25 Mart 2012 Pazar

Cristiano Ronaldo 'Dalya' Dedi






Sociedad karşısında iki kez fileleri havalandıran Portekizli yıldız, La Liga'daki gol sayısını 100'e çıkarttı.




Real Madrid'in Portekizli yıldızı Cristiano Ronaldo, Real Sociedad'a attığı iki golle birlikte çıktığı 92. lig maçında 100 gole ulaştı. Portekizli yıldız Ferenc Puskas'ın rekorunu da kırarak kulüp tarihinin 100 gole en hızlı ulaşan oyuncusu oldu. Macar efsane, 100. lig golüne 115. maçında ulaşmıştı. Ronaldo toplamdaki 100. golüne ise bu sezon Şampiyonlar Ligi gruplarında oynanan Lyon maçında ulaşmıştı.

24 Mart 2012 Cumartesi

Boyabatlı Mustafa Destanı
















Üç yüz otuz sözüm hakk’ın kelâmı
Padişah’ın geldi büyük selâmı
Enver Bey’in düşman kırmak meramı


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Euzü besmele çektim çıkarken
Köye baktım şöyle yüksek bir yerden 
Karargâha koştum üç günde erken


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Kumandan emrini verdi bir gece
Anadolu’lardan lâyıktır nice
Yiğitler şehâdet şerbeti içe 


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Rumeli toprağı yuğrulmuş kanla
Ün alınır ancak verilen canla 
Herkesi yüreği çarpıyor canla


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Kurşunlar atıldı düşmana karşı
Şehitler buldular göklerde arşı
Gaziler döktüler hep sevinç yaşı 


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Düşmanın gür sesli büyük topları
Delik deşik etti toprağı yarı
Korkak Frenklerin yokmuş hiç ârı


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak


İngilizler Frenge dostmuş diyorlar
Bir kötü kötüye elbette uyar
Onlara bu meydan gelecek  pek dar


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak


Zırhlıların gitti deniz dibine 
İlk hücumdan sonra ya bu kaçış ne
Kaç durma geçerse fırsat eline


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak


Çanakkale’yi hiç verir mi Türkler
İstanbul’umuzu alacak bir er 
Var mıdır dünyada nerde o asker


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak


Boyabat’lı Ömer oğlu Mustafa
Yazdı bu destanı girerken sofa
Muradı gitmektir arşı tovafa


Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehit ordu gazi olacak 


Boyabatlı Mustafa 


Not: Mustafa Çanakkale Savaşı’na katılır. Kahramanca çarpışır. Çanakkale’de Türk’ün yenilmezliğini temsil edenlerden biri olur. İşte bu destanı savaş sırasında yazarak ceketinin cebine koyar. Fakat 14-15 Mayıs’ta Arıburnu’nda merkez cephesi’nde şehid düşer. Bu destan da onun kanlı elbisesinin cebinden çıkar. Belki bunu babasına veya yavuklusuna gönderecekti. Fakat, vakit bulamadı. Şehâdet şerbetini içti, Allah’a ulaştı.

Kadının Cazibesinin Sırrı Terinde!

 Kadının cazibesinin sırrı terinde gizli. Uzmanlar yaptıkları araştırma sonucunda bir kadının yaradılışının ipuçlarının terinde ya da görünümünde gizli olduğunu belirtiyor. 


 150 üniversite öğrencisinin DNA'ları üzerinde araştırma yapan Avustralyalı uzmanlara göre, cazibenin sırrı anne ve babamızdan aldığımız bağışıklık genlerinde gizli. Gazeteport'ta yer alan habere göre; araştırmada aralarında doktor ve mühendis adaylarının da bulunduğu gönüllü öğrencilerden aşk hayatlarına dair detaylı bilgiler ortaya koyan soruları cevaplamaları da istendi. Bu cevaplar, genetik testlerle karşılaştırıldı. 

 En farklı farklı MHC genlerine (Major Histocompatibility Complex genes) sahip olan kadınların, daha cinselliğe yatkın partnerler oldukları ortaya çıktı. Batı Avustralya Üniversitesi'nden uzmanlar, bir kadının bağışıklık sisteminin neden erkeklerle olan ilişkilerindeki başarısını etkilediğini kesin olarak bilemiyor. Ancak bir kadının terinin özelliğinin bu etkileşimi doğrudan etkiliyor olabileceğini belirtiyor. 


 FARKLI TER DAHA HOŞ BULUNUYOR 


 Önceki araştırmalar da bir kişinin kendi terinden daha farklı ter kokusuna sahip olan kişiyi daha hoş bulduğunu ortaya koymuştu. Uzmanlar, erkeklerin MHC genlerinin ise kadınlarla olan ilişkilerinde başarılı olmalarına bir etkisinin olmadığına da dikkat çekiyor.

Cilt Tipine Uygun Banyo Önerileri

Cilt tipinize göre bitkisel banyolar hazırlayabilirsiniz. 


 Sivilceli deri için banyo


 Banyo küvetini doldurmaya başlayın ve su bir karış kadar yükseldiğinde, biraz kremanın veya sütün içine karıştırmış olduğunuz 5 damla okaliptüs yağını suya ekleyin. Bu katkının eşit oranda dağılabilmesi için, küveti duş süzgecinden akan suyla doldurun.


 İltihaplı, sivilceli deri banyosu 


 50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır,ılıklaşana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır. 


 Yağlı cilt için banyo 


 ¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu kullanılır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve rahatlatıcı etki yapar.


 Lavanta yağı banyosu 


 ¼ litre elma sirkesi(yağlı deri için) veya ¼ litre krema (normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz. 


Kuru ve duyarlı deri için banyo 


 Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olacaktır. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi yatıştırır. 


 Kuru deri için Yağ-süt banyosu 


 1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyonun ardından sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.

BİMcell Çıktı !

BİM market zinciri Avea ile anlaşarak GSM sektörüne girdi. Cep telefonu kullanıcılarına 6 saniyesi 1 kuruştan konuşma paketleri satacağını duyuran BİMcell, sanal alemde şimdiden kendisinden söz ettirmeye başladı. 


 İŞTE TWITTER GEYİKLERİ 

- Turkcell'in Selocanı varsa helal iletişim BİMCELL'in bilocanı var 

- BİMcell ile Le-sms 4lira,Le-internet 14 lira konuştukça hediye yüzlerce Bimphone,binlerce le-cola ve patito cips kazanma şansı bizi bekliyor Kore’nin 600 yıllık vazgeçilmez formülü ile forma girin 


 - BİMCELL'den çıldırtan tarifeler: Le'HerYöne, Le'Kamu, Le'Sınırsız, Le'ÇalarkenDinlet, Le'FreeZone, Le'leleSakine... 


 - HELAL İLETİŞİM DÖNEMİ! Marketler Zinciri BİM, BİMcell markası ile GSM hizmetlerine başlıyor, 6 saniyesi 1 kuruştan konuşturacak. 


 - BİMcell Genel Müdürü Toktamış Özbükey: "Öncelikli amacımız, tüm BİM şubelerimize birer baz istasyonu kurarak Türkiye çapında yüzde 95'lik kapsama alanına ulaşmaktır. 


 - Bimcell cikiyormus:) Artik le kontor devri baslar:) 


 - Biz şimdi toptan fiyatına perakande mi konuşacağız? 


 -BİM, BİMcell markası ile GSM hizmetlerine başlıyor, 6 saniyesi 1 kuruştan konuşturacak .. Yanında Le'Cola hediye . 


 - Numarasini Bimcell'e tasiyana 6 ay boyunca 200 dakika +12 kg Un hediye

18 Mart 2012 Pazar

Aşk'a Yolculuk Veysel Karani - Sinan Yağmur



Açıklama :


Sinan Yağmur'dan Beklenen Kitap... "Bana, 'Sen kimsin?' diye sormayın. Ömrü azıcık kalmış bir Hiç'im. Ben, hiçbir şeyim, hiçbir şeyim. Yürek vermediğiniz, ta içinize erişemez. İnsanlara baktım ki her biri kendisine bir sevgili edinmiş. Kimi kadın, kimi erkek. Bazısı nefis, bazısı da heva. Kimi mal, kimisi de şöhret. Herkes o sevgiliyle ölüm anına kadar beraber olabilmiş, bazısı da kabrin başına kadar beraber bulunabilmiş, toprağa verilince ona veda etmiş. Herkes sevgilisini karanlık bir kuytuya bırakıp geri dönüyor. Düşündüm. Kendime öyle bir sevgili bulayım ki, hayatımda ve vefatımda benimle beraber olsun. Ömrüm, özüm ve sözüm üç aşk üzerine örüldü: Allah aşkı, Peygamber aşkı ve Annem. Bana kendini üç kelimeyle anlat deseler; yetimlik, yalnızlık ve yolculuk derim... Babasız kalmanın acısını imanla doldurdum, yalnızlığımda Allah'a sığındım. Yolculuğumu Habibullah'ın aşkına adadım." Veysel Karâni, ellerini kuma, alnını hırkaya dayayarak secde vaziyetine devam ederken sırtına bir ok daha geldi. Derken bir ok daha... Bir ok daha... Saplanan oklardan neredeyse sırtı görünmez olmuştu... Kana boyanmış dudaklarından son cümlesi düştü hırkanın üzerine: "Esselamü aleyke ya resulullah..." Bir şehit! Ne de güzel bir şehit! Görüyor musunuz, ne kadar tatlı, ne kadar huzur içinde ölüyor? Doksan yedi yıllık ömür, Allah yolunda savaşırken, şahadetle son buldu... Âşık, maşuğuna kavuşmuştu artık! Ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları! Şimdi sağanak sağanak dua. Hilâlin sureti düşüyor suya. Ey aşka hep yalınayak koşanlar. Bakın gökte yıldız yıldız akıyor Esma-ül Hüsna. Bir tek damla şahadet kanıyla tufandır yüreğimiz. Şimdi aşk. Şimdi şahadet vaktidir. Derdin nedir? Derdim 'Aşk'a Yolculuk'tur. Ya sizin derdiniz ne ki dudağınızda derman kelimesi hiç eksik olmuyor. Öyle bir derdiniz olsun ki bin dermana değişmeyesiniz. (Tanıtım Bülteninden)

Barkod : 9786054607068
Boyut : 135-215
Sayfa Sayısı : 272
Basım Yeri : İstanbul
Basım Tarihi : 2012-2
Kapak Türü : Karton
Kağıt Türü : 2. Hamur
Dili : Türkçe

12 Mart 2012 Pazartesi

OD - İskender Pala Roman Özeti

İskender Pala tarafından kaleme alınan OD kitapı Yunus Emre hakkında yazılan bir roman. 


 Yazdığı romanların satış rakamı yüzbinlere ulaşan İskender Pala ‘OD’ kitabını yazarak yeniden okurlarının kalbine indi. 


 Kitabın kısa özeti; 


 Od kitabı kısaca Yunus Emre ile ilgili yazılmış bir roman. Şiirleri ile insanlığın kalbini fetheden bir Yunus Emre.Son günlerde aşkın ilahi boyutunun ele alındığı kitaplar fazlalaştı, işte bu kitapta bir nevi İlahi aşkın anlaşılması, yaşanması için birebir.On üçüncü yüzyılın karanlık dönemlerinden yola çıkılan kitapta Yunus Emre ile birlikte farklı boyut kazanan bir an olluyor.İnsanlığın yeniden inşa edilişi anlatılıyor ve tabiki ruha işleye işleye. Roman sayfa sayfa Yunus’un hamlık evresinden saflık evresine geçiş evresini anlatmakta.

İşte TSK'nın Yeni Silahı

Türk Silahlı Kuvvetleri küresel güç haline geliyor. 

 Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel, Türk donanmasının uçak gemisine sahip olma düşüncesini ABD Deniz Kuvvetleri Akademisi’nin (USNI) yayın organı Proceedings Dergisi’ne verdiği röportajda açıkladı.

‘10 YILLIK PLANINIZ NEDİR?’ 
 Proceedings, Oramiral Bilgel’e “Donanmanızın 5, 10 ve 20 yıllık stratejik öncelikleri nelerdir?” sorusunu yöneltti. 

 Güvenlik ortamının karmaşık doğasının deniz kuvvetlerinin görev sahasını sürekli olarak genişlettiğine dikkat çeken Oramiral Bilgel, operasyonel maliyetleri kısacak teknolojik yatırımlara yatırım yapacaklarını vurguladı. Bilgel “Hedefimiz iyi eğitimli, iyi donanımlı, stratejik mesafelere çok kısa sürede intikal ve idame edebilen bir Deniz Kuvvetleri oluşturmaktır” dedi.

Fenerbahçe'nin Arda Teklifi

Galatasaray Spor Kulübü eski başkanı Adnan Polat, başkanlık yaptığı dönemde Arda Turan'a gelen teklifler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 
 Galatasaray eski başkanı Adnan Polat, Kanaltürk ekranlarında yayınlanan Telegol programına katılarak önemli açıklamalarda bulundu. Galatasaray'da başkanlık yaptığı dönem ile ilgili açıklamalarda bulunan Polat, ezeli rakipleri Fenerbahçe'nin sarı-kırmızılı ekibin eski kaptanı Arda Turan'a yaptığı teklifi de açıkladı. Arda Turan'a Atletico Madrid'in daha önce de teklif yaptığını dile getiren Polat, " Bir dönem Atletico Madrid'in dışında Aziz Yıldırım da 15 milyon euroluk bir teklif yapmıştı. Ben de ona oyuncunun satılık olmadığını söyledim" diyerek gizli kalmış bir teklifi de gün yüzüne çıkarmış oldu. 
 Bununla da kalmayan eski başkan, Sarı Lacivertli kulübün başkanının Arda'ya da yıllık 5 milyon eurodan 5 yıllık sözleşme teklif ettiğini öne sürdü. Bu gelişmeleri duyar duymaz milli oyuncuyu yanına çağırdığını ifade eden Polat, "Önüne boş bir mukavele koyup istediği rakamı yazmasını söyledim" dedi. Ancak Arda'nın çok iyi bir Galatasaraylı olduğunu söyleyen eski başkan, "Arda bizimle para konuşamayacağını, benim belirlediğim miktarı kabul edeceğini söyledi. Ben de uygun gördüğüm rakamı yazdım ve imzaladı." sözleriyle transfer hikayesinin böylelikle son bulduğunu dile getirdi. 
 Genç yıldızı Galatasaray Kaptanı yaptığı için herhangi bir pişmanlık duymadığını da belirten Polat, "Arda bunu kaldırabilecek bir futbolcu. Zaten şimdi de milli takımın kaptanlığını yapıyor." şeklinde konuştu.

11 Mart 2012 Pazar

100 Bin Yıl Sonra Dünya Nasıl Olacak?

 Felaket uzmanlarına göre insanlığın 2100 yılına kadar yaşama şansı sadece yüzde 19 ancak birçok araştırma bu riskin çok daha az olduğunu ortaya çıkardı.




 Princeton Üniversitesi’nden astrofizikçi J. Richard Gott’a göre, insanlık 5100 ila 7.8 milyon yıl daha yaşayacak. Bugüne dek bulunan fosiller incelendiğinde ise her memeli türünün ortalama 1 milyon yıl yaşadığı ortaya çıktı. Bazı türler bunun 10 katı yaşıyor. California Üniversitesi’nden felaket uzmanı coğrafyacı Jared Diamond ise toplumların artık izole olmadığını ve örneğin bir salgın durumunda yaşama şansının, bilgiye ulaşım kolaylaştığı için daha fazla olduğunu düşünüyor. Bunun dışında dünya nüfusu arttıkça insanlığın yok olma riski gittikçe düşüyor.


 Her 300 yılda bir Dünya yakınında, yıldızın ölüm anı olan süpernova patlaması yaşanma riski bulunuyor. Kansas’ta bulunan Washburn Üniversitesi’nden Brian Thomas böyle bir felaketin ozon tabakasının büyük kısmını yok edeceğini söylüyor. Yayacağı radyasyon nedeniyle insanların büyük kısmında kanser görülebilir. Ancak felaketin kesin olarak meydana gelip gelmeyeceği belli değil.


 100 bin yıl içinde 400 metre çapında bir göktaşı Dünya’ya çarpabilir. Ancak bu felaket tüm Dünya’yı değil, sadece Fransa büyüklüğünde küçük bir ülkeyi yok edecek.


İNGİLİZCE YAYGINLAŞACAK


 Gelecekte İngilizce dili daha da yaygınlaşacak. İnternet kullanımının artışıyla her dile giren İngilizce kelimeler gelecekte daha da fazla göze çarpacak. Ancak İngilizce de değişiyor. Her yıl Oxford sözlüğüne 2 bin ila 2 bin 500 arasında yeni kelime giriyor. Harvard Üniversitesi’nden dil uzmanları Erez Lieberman Aiden ve Jean-Baptiste Michel ise İngilizce diline her yıl 8.500 yeni kelimenin girdiğini savunuyor.


BÜYÜK KENTLER SU ALTINDA KALACAK


 Geleceğe yönelik yapılan felaket tahminleri Dünya’nın büyük kısmının su altında kalacağını gösteriyor. New Orleans, Şangay, Miami gibi kıyı kentleri su altında kalacaklar arasında görülüyor. İklim Değişim Paneli’ne göre sera gazı salınımı 2100 yılına kadar artarak devam edecek. Ancak daha sonra hızla azalmaya başlayacak. 2100 yılına kadar Dünya üzerinde hava sıcaklığının ortalama 4 derece artacağı düşünülüyor. 23. yüzyılda ise bu oran 5 dereceye kadar yükselecek. Bundan sonra yeryüzünün sadece 1 derece soğuması tam 3 bin yıl alacak. Grönland ve Batı Antarktika buz tabakaları gelecek 1000 yıl içinde eriyecek. Böylece deniz seviyesi 10 metre artacak. Tüm bunlar göz önüne alındığında insanların yeni yaşam alanları bulması gerekiyor. Tokyo, Londra, New York gibi büyük kentlerin de su altında kalmasıyla ve dünyanın ısınmasıyla yeni yaşam alanları açılacak. Kuzeyde eriyen buz tabakalarının altındaki kara parçalarında ekim yapılabilecek. Antarktika ormanlarla dolacak. Dünya’nın eski haline getirilmesi de mümkün ancak bu binlerce yıl sürecek.


 Küresel ısınma nedeniyle Hawaii’de gelecek 100 bin yıl içerisinde yeni bir ada doğacak.


 Bundan 100 bin yıl sonra geçmişi araştıracak arkeologlar çok fazla iz bulamayacak. İnsanların çok az bir kısmı fosile dönüşecek. Fosile dönüşmek için kalsiyum açısından zengin göletlere veya mağaralara gömülmek gerekiyor. ABD Ulusal Tarih Müzesi’nden Kay Behrensmeyer, gelecekte izlerine rastlanacak cesetlerin bir kısmının da volkan külleri altında kalmış veya tsunami nedeniyle sürüklenerek okyanuslara gömülenler arasından çıkacağını söylüyor. 100 bin yıl sonra halen ayakta kalacak binalar da oldukça nadir. Bunların arasında Finlandiya’daki Olkiluoto nükleer santralı bulunuyor. Seramik ve titanyumdan oluşan eşyalar da 100 bin yıl sonra halen yeryüzünde bulunacak.


YARI İNSAN YARI ROBOT


 Bazı gelecek uzmanları insanların, beyinlerinde protezler bulunan yarı insan yarı makine şeklinde yaratıklara dönüşeceğini düşünüyor. Buna göre insanların kan dolaşımında da nano robotlar dolaşacak. Ancak insanlar yarı insan yarı robot olup olmamaya kendileri karar verecek.


 Bir iddiaya göre modern insanın ortaya çıkması 30 bin ila 40 bin yıl öncesinde bir anda beliren bir mutasyon genine bağlanıyor. Bu mutasyon genini günümüzde insanların yüzde 70’i taşıyor.

Kadın Olmak İçin En İyi Ülkeler



İngiliz Independent gazetesi tarafından yapılan araştırma sonucu kadın olmak için en iyi ülkeler belirlendi.




Devlet başkanı olmak için: Sri Lanka


Kadın-erkek eşitliği için: İzlanda


Otomobil kullanmak için: Hindistan


Siyasetçi olmak için: Ruanda


Okumak için: Lesoto


Para kazanmak için: Lüksemburg


Sanat ve seçme hakkı için: İsveç


Yönetici olmak için: Tayland


Ekonomik katılım için: Bahamalar


Gazeteci olmak için: Karayipler


İşgücüne katılım için: Burundi


Anne olmak için: Norveç


Üniversiteye gitmek için: Katar


Uzun yaşamak için: Japonya


Boş zaman için: Danimarka


Atlet olmak için: ABD


Eşinden ayrılmak için: Guam


Üst düzey işler için: Jamaika




Kaynak: HT GAZETE

Türkçe ve Kürtçe Dahil 21 Dil Biliyor

 ABD'nin New York şehrinde yaşayan 16 yaşındaki Timothy Doner, 21 dili konuşabiliyor.
 Ana dili İngilizce olan ve okulda Fransızca, Latince ve Çince de öğrenen Yahudi genç, 2009’da İbraniceye başlamış. Ardından benzer bir dil olan Arapçaya “dalan” Doner’ın öğrenme aşkı, sırasıyla şu dillerle devam etmiş: Rusça, İtalyanca, Farsça, Svahili (Orta Afrika), Endonezyaca, Hintçe, Ojibve (Kuzey Amerika yerlileri), Peştunca, Türkçe, Hausa (Çad), Kürtçe, Yiddiş, Felemenkçe, Hırvatça, Almanca.


1 haftada Arapçayı söktü


 New York Times’ın haberine göre Arapça alfabeyi dört günde, akıcı bir şekilde okumayı bir haftada öğrenen Doner, bir “hiperpoliglot”. Yani çok fazla sayıda dili hızla öğrenip konuşabiliyor. Sadece bilgisayar yardımıyla ve yaz kurslarına giderek bunca dili öğrenebilen bu yetenekli insanların işlerinin internet sayesinde artık daha da kolaylaştığı belirtiliyor.


Matematikle aram kötü


 Sondan eklemeli dilleri merak ederek Türkçeyi öğrendiğini söyleyen Doner, “İnsanların normal olmadığımı düşünmesini istemiyorum. İnek bir öğrenci değilim. Matematiğe motive olamıyorum. Bu, stresle başa çıkmanın bir çeşit yolu” dedi.

Bir Dünya Devi Daha Burak'ın Peşinde

 Atletico Madrid Sportif Direktörü Caminero, Trabzonsporlu futbolcuyu istediklerini resmen açıkladı, böylesine çok yönlü bir golcü için biçilen 5 milyon euroluk fiyatı cazip bulduklarını ve bu futbolcuyu almak için girişim başlattıklarını ifade etti.


 Atletico Madrid, Trabzonspor’un golcüsü Burak Yılmaz’a talip olduklarını ve sezon sonunda bu futbolcuyu renklerine bağlamak istediklerini resmen duyurdu.


 İspanyol ekibinin Sportif Direktörü Jose Luis Caminero, ülke basınına yaptığı açıklamada, bordo-mavili futbolcunun gelecek sezon Atletico Madrid forması giymesi için çalıştıklarını ifade etti. Burak’ın bonservis bedelinin 5 milyon euro olduğunu açıklayan Sportif Direktör Caminero, böylesine çok yönlü bir oyuncu için biçilen bu fiyatı cazip bulduklarını ve bu futbolcuyu almak için girişim başlattıklarını belirtti.
Burak ise daha önce yaptığı açıklamada, kendisine birçok teklifin olduğunu ancak bunların menajerinde toplandığını söylemişti. Lig sonuna kadar bunları duymak istemediğini dile getiren Trabzonsporlu oyuncu, karşılaşmaların bitmesinin ardından teklifleri değerlendireceğine dikkat çekmişti.


 Jose Luis Caminero, Arda hakkında da olumlu bir görüş belirterek, bu oyuncunun kulübün felsefesini ve oyun sistemine çabuk adapte olduğunu ifade etti. Arda’nın hem takım arkadaşları hem de taraftar tarafından sevildiğini söyleyen Caminero, bu oyuncuyu Beşiktaş ile oynanacak rövanşa yetiştirmeyi umut ettiklerini dile getirdi.

Kıyafetler Neden Tüylenir?

 Yeni aldığımız bir tekstil ürününün tüylenmeye başlaması moral bozar.




 Aslında tüylenme, kumaşların yıpranmasından kaynaklanır. Sürtünme tüylenmeyi artırır. Öncelikle aldığınız ürünün tüylenme yapıp yapmadığı sorulmalı.


 Yeni aldığınız kazak daha yıkamadan birkaç seferlik kullanım sonrası hemen tüylendi mi? Hatta zamanla tüyler birleşerek boncuklar haline gelip döküldü ve adı yeni, görünümü eski bir kıyafetiniz mi oldu? Birçoğumuzun başına gelen bu tatsız durum özellikle örme kıyafetler olmak üzere tüm kumaşların yıpranma problemlerinin başında gelir. Kıyafetlerin kullanım ömrünü kısaltan tüylenme ve boncuklanma örme (kazak, hırka, penye, sweat vb.) ve dokuma kumaşlardan mamul ürünlerin (pantolon, ceket, döşemelik kumaşlar vb.) en fazla sürtünmeye maruz kalan bölgelerinde meydana gelmektedir. Ceketlerin dirsek kısımları, pantolon ağları, kazakların kabana temas eden ön yüzeyleri, koltukların en fazla oturulan kısımları vb. gibi.


 Tüylenme ve boncuklanma örme ve dokuma kumaşların fiziksel yapısıyla ilgili bir problemdir. Ciddi yıpranmaya sebep olan bu sorun, üç aşamada gerçekleşir: Kumaşı oluşturan kısa elyaf uçları yüzeyde tüylenmeye sebep olur. Kullanımla beraber bu uçlar birleşir ve bir lif yumağı olan boncuklar oluşur. Yine kullanımla beraber bu boncuklar yüzeyden dökülür ve kumaş dokusunda incelme meydana gelir. Örme kıyafetler (kazak, hırka, penye, sweat vb.) açık ilmek yapıları sebebiyle tüylenmeye daha müsaittirler. Yapısı daha sıkı olan dokuma kumaşlar daha az tüylenirler.


 Kıyafeti poşetle buzlukta bekletmek tüylenmeyi engellemez


 Kıyafeti poşet içinde buzlukta bekletmek tüylenme için bir çözüm değildir. Tüylenme ve boncuklanma tamamen kumaşta kullanılan ipliklerle ilgili bir sorundur.


 Tekstil alışverişlerimizde yıkama talimatında "tüylenebilir" ibareli ürünler tercih edilmemelidir. Eğer alınacaksa da temizliği makinede değil kuru temizlemede yapılmalıdır.


 Yıkama esnasında sürtünmeden dolayı tüylenme ve pamuklanma hızlanacağından dolayı makine çok doldurulmamalıdır.


 Tüy bırakan kıyafetlerle tüy çekenler beraber yıkanmamalıdır.


 Deterjan gereğinden az koyulmamalıdır. Deterjanın az olması, yıkama suyunun kayganlığını azaltır ve tüylenmenin artmasına sebep olur.


 Eğer boncuklanma olmuş ve geriye dönülemiyorsa piyasada satılan kumaş tüylerini alan tıraş makineleri kullanılabilir.

Yıldırım Beyazıd ve Emir Sultan

 Aslen Buharalı olup, soyu Hazreti Hüseyin'e dayanan Emir Sultan Hazretleri, Osmanlı'nın manevî mimarlarındandı Bursa ve etrafını manevî feyzi, derin ilim ve irfanıyla aydınlatan, kuruluş devrinin en parlak kandillerinden biriydi


 Ledünnî ilme sahip, pek çok kerameti zâhir olduğundan dolayı bu âlim ve evliyaya "Kerâmetler Sultanı" da denmişti


 Yıldırım Beyazıd'ın, Emir Sultan'la tanışması, ona kızını vermesi, Niğbolu Zaferi'nde (1396) onun manevî himayesini görmesi de bir dizi sır ve keramet dolu olayın sonucunda gerçekleşmişti Yıldırım Beyazıd, Macarlarla savaşında kolundan yaralanmış ve genç bir hekim ona yardım ederek yarasını sarmıştı Yarası derin olmasına rağmen hekim öyle bir sarmıştı ki, Yıldırım Bâyezid sabah sargıyı çözdüğünde hayretten donakalmış ve yaradan eser kalmamıştı Bir de sargıda kullanılan bezin bir parçası hanımının nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıydı Bunun sebebini öğrenmek, sırrını çözmek istedi; ancak yarasını saran hekim çoktan sırra kadem basmıştı


 Osmanlı ordusu Niğbolu'da büyük kayıplar vermiş ve kaleye girmekte oldukça zorlanmıştı Ama Sultan Beyazıd büyük bir azim ve kararlılıkla taarruza geçecek ve kale kapısını açmayı başaracaktı Orduyu âdeta kaleye buyur eden asker, yarasını saran aynı genç hekimdi Bu arada padişah Edirne'deyken, kızı Hundi hanımın kendi rızası alınmadan evlendirildiğini duymuş ve çok öfkelenmişti Bu işi gerçekleştirenleri cezalandırmak için bir adamını Bursa'ya gönderecek; fakat araya hatırı sayılır kişilerin girmesi üzerine, cezadan vazgeçecekti


 Nihayet, Niğbolu Zaferi dönüşünde kendisini karşılayan halk arasında Yıldırım Beyazıd'ın dikkatini bir genç çekmişti O genç, yarasını saran hekimin ve Niğbolu'da kale kapısını açan askerin ta kendisiydi Zira, elini sardığı mendilin diğer yarısı onun cebindeydi Olan biten bunca sırlı hadiseden sonra Yıldırım Beyazıd anlar ki, kendisine savaşta yardım eden bu kişi, damadı Emir Sultan'dan başkası değildir


 Yıldırım Beyazid, bundan sonra Emir Sultan'a daha bir gönülden bağlanıp tesirli nefeslerinden imdat dileyerek nice defa muradına nail olacaktı Bir keresinde, Rumeli tarafında küffarla vuruşurken ordusu ve kendisi çok çaresiz durumda kalmıştı Bu sırada Emir Sultan ortaya çıkmış ve "İşaret ve feth-ü nusret guzat-ı Müsliminindir" diye müjde vermişti Bunun üzerine Yıldırım ve askerleri de atlarını düşmana sürmüş ve Allah Teâlâ'nın izniyle bolca ganimetle birlikte galip gelmişlerdi


 Öte yandan Emir Sultan, çok gayret göstermesine rağmen, Timur-Yıldırım çatışmasının önüne geçemeyecek ve 1402'deki Ankara Savaşı, işaret ettiği üzere Yıldırım Beyazid'in yenilgisiyle (padişah da esirler arasındaydı) sonuçlanacaktı


 Emir Sultan ayrıca, II Murad zamanındaki İstanbul kuşatmasına (1422) da 500 dervişiyle beraber katılacak ve ordunun manevî destekçilerinden olacaktı.

6 Mart 2012 Salı

Stoch Dünyayı Ayağa Kaldırdı

 Gazeteler ve internet siteleri, Fenerbahçe'nin Slovak yıldızının golünü tarif edecek söz bulmakta zorlandı...
 Alex'in kornerden gönderdiği, Stoch'un yere inmeden tek vuruşla G.Birliği 90'ına çivilediği gol dünyada da geniş yankı buldu. Gazeteler ve internet siteleri golü anlatmak için 'süslü' kelime ararken, ABD'nin sbnation. com sitesi, "Ne vole ama" başlığını attı. Site, "Chelsea şimdi Stoch'u bıraktığına pişman mıdır? 50 milyon pounda aldığı Torres sadece 2 gol attı, Stoch harikalar yaratıyor" diye yazdı. Brezilya'nın önde gelen yayın organı Globo Esporte ise, "Zidane'ın golüne benziyor" dedi.


STOCH, FENER'İ UÇURUYOR


 Zidane, Real Madrid formasıyla 2002'de Şampiyonlar Ligi finalinde Leverkusen'i 2-1 yendikleri maçta Roberto Carlos'un yaptığı ortaya gelişine vurmuş, topu 90'a asmıştı. İtalyan basını da Stoch'un golünü övdü, "Şimdiden 2012'nin en güzel golü olmaya aday" yorumunu yaptı. Stoch'un ülkesi Slovakya'da da gol geniş yankı uyandırdı. Pravda gazetesi, ''Stoch F.Bahçe'yi uçuruyor. Şampiyonluk yolunda F.Bahçe'nin en büyük silahı Miroslav" diye yazdı.


CAVCAV: BU ADAM PARAYLA ALINMAZ


 G.Birliği'nin duayen başkanı İlhan Cavcav, 6-1'lik maçtan sonra uyuyamadığını, Stoch ve Alex'in gözünün önünden gitmediğini söyledi. Cavcav, "Daha farklı da yenilebilirdik. Futbolculara ceza vermeyi düşünmüyorum. Stoch'a hayran kaldım. Avrupa'nın her takımında oynar. Onu almaya kimsenin parası yetmez" dedi.


G.SARAY'A DA GOL ATACAĞIM


 Bu sezon 23 maçta 10 gol atarak kariyerinin rekorunu kırmaya iyice yaklaşan Stoch, "G.Saray'ı da boş geçmeyeceğim" dedi. Formunun zirvesinde olan Slovak futbolcu Twente'de 32 maçta 10 gol atmıştı. Stoch, "Bu sezon 15 golü geçeceğim. Kariyerimin gol rekorunu kırmak istiyorum" dedi

'Meyve Suyu' Diye 'Boya Suyu' mu İçiyoruz?

 Meyve suları yararlı mı yoksa "sakın içmeyin" diyecek kadar zararlı mı? Bir süredir devam eden tartışmaya katılan iki üniversitenin konuyla ilgili uzmanları tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı.


 Erciyes Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, meyve sularının sağlıklı beslenmede önemli bir yeri olduğunu söyleyerek “Sofranızdan meyve suyunu eksik etmeyin” çağrısında bulundu. Prof. İnanç’ın çağrısına Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın ise karşı çıkarak “Göz göre göre boya suyu içiyoruz, hiç biri doğal ürünler değil. Aromalı içecekleri ağzınıza bile almayın” dedi.


 ‘Meyve suyu yapımında ısıl işlem yok, korkmayın’


 Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Neriman İnanç, preslenmeyle elde edilen meyve sularının içinde de meyvede bulunan ögelerin olduğunu belirterek, “Meyve ve meyve suları içerdikleri vitamin ve mineraller ile kanser, kalp hastalıkları, hipetansiyon, diyabet, obezite kansızlık, astım, hatta üriner sistem hastalıklarından korunmada önemli besinlerden biri. Meyve sularının yapımında ısıl işlem yoktur. Bunu düşünmek teknolojiden korkmaktır. Bir ürünü paketlemek o ürünü içerisinde oluşacak mikroorganizmalardan uzaklaştırmaktır. Preslenmeyle elde edilen meyve suları, meyvede bulunan tüm öğeleri içermektedir. Yüzde 100 meyve suyunda koruyucu ve katkı maddesi, şeker ve sitrik asit de yoktur” görüşünde.


‘Ayran, ya da kefir için’


 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın ise paketlenmiş meyve sularına yüzde 100 karşı olduğunu belirtiyor, “Sanayi tipi meyve sularının, içlerindeki meyve oranına göre dört ana çeşidi var. Isıl işlemler meyve sularında bulunan enzimleri ve faydalı bakterileri tahrip ediyor. Çünkü bu meyve suları 95-105C’da 30-60 saniye ısıl işlemden geçiyor, ayrıca basınç da uygulanıyor. Böylece meyve sularının ömrü uzuyor. En az bir yıl ekşimeden kalabiliyorlar. Bu işlemler B ve C vitaminini önemli ölçüde tahrip ediyor. Su, fruktoz şurubu, sakkaroz, asitliği düzenleyici limon tuzu (sitrik asit) katkı değil mi? Toz ve aromalı içecekler ile meyveli gazozlar ise tam bir rezalet. Bu boyalı suların muhafazası için aşırı miktarlarda koruyucu kimyasal madde kullanılmakta.”

Öpüşmek Nelere İyi Geliyor?

Öpüşmek, sevginin en güzel ifade ediliş biçimidir.


Sağlıklıdır...


Bu aktivite cildinizi gençleştirir, kan dolaşımına yardımcı olur, diş çürümesini engeller ve çoğu zaman baş ağrısını geçirir. Bir daha ki sefere, başınız ağrıdığında sevgilinizin gelmesini bekleyin.


Egzersiz gibidir...


Sadece yanağa kondurulan bir öpücük sadece 2 kasın çalışmasını sağlar. Fransız öpücüğü ise, yüzünüzde 34 kasın çalışmasını sağlar. Bir dakika boyunca öpüşmek, 26 kalori yakmanızı sağlar. Bir saat boyunca öpüştüğünüzde, toplam 1,560 kalori yakmış oluyorsunuz.


Uyuşturur...


Öpüşürken salgılanan morfinler, morfin etkisinden 200 kat daha güçlüdür.

Buse Terim'in Sözleri Ortalığı Karıştırdı

 Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'in kızı Buse Terim'in, Fenerbahçe ile ilgili attığı tweet olay yarattı.


 Fatih Terim'in kızı Buse Terim'in attığı iddia edilen bir 'twit'le ortalığı fena karıştırdı.


 Buse Terim, Galatasaray'ın Sivasspor'u deplasmanda 4-0 yendiği karşılaşmadan sonra iddiaya göre Fenerbahçe aleyhine alaycı bir twit paylaştı. Buse Terim'in yaklaşan derbi öncesi 'F.Bahçe'yi ateş bastı' twitinden sonra olanlar oldu.


 Fenerbahçe taraftarları twitin yayılmasıyla birlikte tepkilerini çok sert bir şekilde dile getirdiler.


BUSE, MESAJI SİLDİ, HESABINI KAPATTI


 Bir süre sonra Buse Terim yazdığı twiti silmek zorunda kalırken, gelen tepkiler üzerine hesabını da kapattı.


TEPKİLER DOZUNU AŞTI


 Ancak Buse Terim'e tepki gösteren bazı kişiler işi 'ahlak dışı' bir boyuta taşıdılar. Buse Terim'le ilgili küfürlü bir konu başlığı bir anda sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu.


 Üstelik Buse Terim'e hakaret eden kullanıcı profillerinin büyük çoğunluğunu bayanların oluşturması ve bunun Türkiye'de kadına yönelik şiddetin ve istismarın en çok tartışıldığı bir dönemde olması dikkat çekti.


 Yapılan küfürlü başlığı eleştirenlerin de aynı TT üzerinden cevap vermesi küfürlü başlığın en çok konuşulan konu listesine çıkmasına neden oldu.


SOSYAL MEDYADAN BUSE TERİM'E DESTEK GELDİ


Ceylan Çapa: Bızım taraftarların önceden Volkan, Emre pankart TERBIYESIZLIGINI yapması bazı FB'lılerın bu TT yi yapmasını mı gerektırıyordu? Çok yanlıs.


Ece Erken: Twitterda ne kotu zihniyetler var...yazik ya!gunah!sizin yok mu aileniz,kiziniz,kariniz??buseye yapilani kiniyorum


Erol Köse: Buse Terim'e babasından sebeple hakaret edenleri kınıyorum..Fatih hoca'nın bu ülkeyi milli takımla Avrupa'yı salladığı günleri unutmayalım.

4 oğul 4 mevsim

 Bir zamanlar 4 Oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran Ağacın yanına gidip ona bakmalarını istemiş. İlk oğlan Kışın gitmiş, İkincisi İlkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda.
Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne görüklerini sormuş. İlk Oğlan Ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söyledi. İkinci oğlan Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı dedi. Üçüncü oğlan başka fikirdeydi. Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdiki, daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Sonuncu Oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtti.
 Yaşlı Adam Oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti. Onlara bir Ağacı veya bir İnsanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı.
 Yada neye sahip olup olmadıklarını. Gerçekleri ancak sonunda, 4 mevsimi gördükten sonra görürsünüz.
 Eğer kışın vazgeçersen İlkbaharın nimetinden olursun, Yazın Güzelliğinden ve Sonbaharın bütünlüğündende. Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin. Hayatınızı bir mevsim(bir dönem) yüzünden yargılamayın. Unutmayınki ilerde şuanki zamanı arayabilirsiniz. Yada daha güzel günlerde yaşayabilirsiniz.

3 Mart 2012 Cumartesi

Sen Kimsin ?

Sen Kimsin ?


Tür: Komedi, Macera
Yapım Yılı: 2012
Ülke: Türkiye
Gösterim Tarihi: 2 Mart 2012
Yönetmen: Ozan Açıktan
Senarist: Tolga Çevik , Levent Pala , Ozan Açıktan
Oyuncular: Tolga Çevik , Toprak Sergen , Köksal Engür , Zeynep Özder , Pelin Körmükçü
Dağıtıcı: UIP


Filmin Konusu:


 Dedektif Tekin (Tolga Çevik) ve trafik polisliğinden emekli İsmail (Köksal Engür), kayıp bir kız vakasının peşine düşerler.
 Fakat bu macera başlarına hiç beklenmedik işler açacak, bilmedikleri oyunlara ve hesaplara karışacaklardır. Olayı çözmeye çalışırken kendi bildiklerini okuyan ikili, başlarına gelen işlerden paçayı sıyırmaya çalışırlar...


Sen Kimsin? - Fragman:


Bilge Kadının Taşı

 Dağlarda gezen bir bilge kadın, nehirde değerli bir taş bulmuş. Ertesi gün kendisi gibi bir seyyahla karşılaşmış.


 Ama seyyahın karnı açmış.Bilge kadın torbasını çıkarmış ve yemeğini onunla paylaşmış. Aç seyyah,bilge kadının torbasındaki değerli taşı görmüş ve taşı çok beğendiğini söyleyip onu kendisine vermesini istemiş. 

 Bilge kadın hiç tereddüt etmeden taşı ona vermiş. Seyyah karşısına çıkan bu şansa çok sevinip,bilge kadının yanından ayrılmış. Taşın, yaşamının geri kalan kısmını güvence altına alacak kadar değerli bir taş olduğunu biliyormuş.

 Fakat bundan uzun yıllar sonra seyyah, uzun uğraşların sonunda bulduğu bilge kadının karşısına yeniden çıkmış. Seyyah, bilge kadına, "senden bu taşı değil, bundan daha değerli bir şeyi istiyorum. Bana onu verebilir misin?" demiş.

 Bilge kadın, seyyahın kendisinden ne istediğini sorunca,seyyah yanıtlamış :


"Bu taşı bana vermeni sağlayan şeyi."

Mısır Mucizesi

 Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü’nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünyada hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.


 Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim’in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi.


 Padişah O’na şunları söylemişti:


“İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?”

Yaşamı Arayın ve Bulun

İki çocuklu bir aile, hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler. En güzel ağacın altına vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun uzun yürürler.


Küçük oğlan çok yorulur ve babasına yalvarır: “ Ne olur beni kucağına al! “


Baba, “ Ben de yorgunum oğlum “ demez. Tek kelime etmeden yolun kenarında gördüğü kuru dalı alır ve oğluna verir.


“ Al oğlum, sana güzel bir at. Buna bin git! “ Çocuk sevinçle daldan atına biner ve koşarak zıplayarak dehleyerek annesinin yanına doğru uçar adeta, babasını ve ablasını çok gerilerde bırakarak. Baba gülerek kızına döner:


“ İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşeyle yoluna devam et. Bu at, bir arkadaş, bir çiçek, bir şiir ya da bir çocuğun sevinci olabilir.”

Kim Fakirmiş ?

Günlerden bir gün , zengin bir baba oğlunu köye götürdü.Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek.


Çok fakir bir ailenin çiftliğinde birkaç gün geçirdiler.Yolculukten döndüklerinde baba oğluna sordu:


“İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?”


“Evet!”


“Ne öğrendin peki?”


Oğlu cevap verdi:
“Şunu gördüm; bizim evde bir köpeğimiz var , onlarınsa dört.Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var , onlarınsa sonu olmayan bir dereleri.Bizim bahçemizde ithal lambalar var , onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar , onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.”
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi:


“Teşekkürler baba , ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”



2 Mart 2012 Cuma

Dünyada TL kullanımı 3’e katlandı

Dünyada TL kullanımı 3’e katlandı, ‘çıpa’lı simge ‘güvenli liman’ mesajı oldu.


Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, yeni simgeyi tanıtırken TL’nin son yıllarda uluslararası piyasalarda kullanımının arttığını belirterek, “Uluslararası Ödemeler Bankasının yaptığı ankete göre, 2010’da TL’nin kullanımı 2007’ye göre 3 kattan fazla arttı. TL, dünyada 24 saat işlem görüyor. Biz de TL’yi güven ve istikrar içinde yükselen değer olarak simgeledik” dedi.


MERKEZ Bankası Başkanı Erdem Başçı, açtıkları yarışmanın sonucunda ilk kez belirlenen simgenin TL’nin ve Türk ekonomisinin 2 belirgin özelliğinin ön plana çıkardığını belirterek, “Bunlar güven ve istikrar içinde yükselen değerdir. Simgenin çıpaya benzemesi TL’nin kıymet saklama aracı olarak güvenli bir liman haline geldiğini vurgularken, paralel çizgilerin yukarı eğimli olması ise TL’nin ve Türkiye ekonomisinin istikrar içinde yükselen değerini gösteriyor” dedi.


TL tercihi 3 kat arttı


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda TL’nin simgesini kamuoyuna tanıtan Başçı, şöyle konuştu: “TL’ye kazandırılan itibarın sonucunda son yıllarda uluslararası piyasalarda TL kullanımı giderek arttı. Küresel piyasalarda değişik para birimlerinin kullanılmasına ilişkin olarak Uluslararası Ödemeler Bankasının yaptığı anket sonucuna göre 2010 yılında TL’nin kullanımı 2007 yılına göre 3 kattan fazla artmıştır. Bunun yanında Türk Lirası yabancı yatırımcılar nezdinde bir yatırım aracı olarak da işlem görüyor. Türkiye piyasası kapalı olduğu zamanlarda dahi Türk Lirası pozisyonu olan yabancı kurumlar, yurtdışı kurumlarda kendi aralarında Türk Lirası cinsinden işlemler gerçekleştirebiliyorlar.”


24 saat işlem görüyor


Artık TL’nin sadece Türkiye’de değil, Avrupa’dan Amerika’ya, Amerika’dan Asya’ya uzanan geniş bir coğrafyada 24 saat boyunca işlem gördüğünü vurgulayan Başçı, şöyle devam etti: “1 Kasım 2011’de Pakistan’la para takas anlaşması imzaladık. 21 Şubat 2012’de Çin Halk Cumhuriyeti ile aynı nitelikte bir anlaşma imzalamış bulunmaktayız. Bu anlaşmalar neticesinde Türkiye ile söz konusu ülkeler arasındaki ikili ticaretin geliştirilmesinin yanı sıra Türk Lirası’nın uluslararası düzeyde kullanımının da artması beklenmektedir.”


8 bin 362 başvuru oldu


TL Simge Yarışması fikrinin bankanın 2011-2015 Stratejik Planında yer aldığını belirten Erdem Başçı, süreci şöyle anlattı: “Şartlar belirlendikten sonra 8 Eylül 2011’de yarışma açılacağı kamuoyuna duyuruldu. Yarışmaya çok yoğun ilgi gösterildi. Bankaya toplam 8 bin 362 başvuru yapıldı. Finale kalan 7 tasarım banka yönetimine sunuldu. Yönetimin değerlendirmesi sonucunda, bu 7 tasarım içinden birincilik ödülüne layık görülen eser ile teşvik ödülüne layık görülen 3 çalışma belirlendi. Birincilik ödülüne layık görülen tasarım Tülay Lale’ye, teşvik ödülüne layık görülen tasarımlar ise Hamdi Akgözlü, Özlem Özkal ve Hüseyin Artuk’a ait.” Yarışmaya cezaevinden bile katılanlar oldu.


Yükselişi anlatmak için çizgiler yukarı döndü


ERDEM Başçı, yarışma ilan edilirken şartnamede birincilik ödülüne layık görülen tasarım üzerinde değişiklik yapma hakkının saklı tutulduğunu kaydederek, “Bu çerçevede, banka yönetiminin önerileri doğrultusunda birinci seçilen tasarımın banka grafikerlerinin çalışmaları ile geometrik açıdan estetik bir temele oturtuldu” dedi.


Ermeni para birimi ‘Dram’ın tersi


TL’nin simgesinin Ermeni para birimi ‘Dram’ın simgesine benzerliği dikkat çekti. TL’nin ‘T’ ve ‘L’ harflerinin temel alınmasıyla tasarlanan simgesi, Ermeni Alfabesi’nde ‘D’ harfinin temel alınmasıyla geliştirilen Dram’ın simgesinin ters çevrilmiş haliyle oldukça yakın bir görünümü var.


TL’nin simgesi ayrıca 1913 yılında özel sektörün kurduğu ilk banka olarak bilinen Türk Ticaret Bankası’nın simgesine de benzetildi. 1997 yılında Tasarru Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devrolan banka tasfiye edildi.


‘Şirin’ rumuzuyla tasarladı aile adını paraya kazıdı




TÜRK Lirası’nın simge yarışmasını kazanan Jeoloji mühendisi Tülay Lale, beş kardeş olduklarını ve beşinin de isimlerinin “T” ile soy isimlerinin de “L” ile başladığını belirterek, “Bu anlamda aslında ailemizin isminin paramıza kazındığını düşünüyoruz” dedi. Çalışmayı ‘Şirin’ rumuzuyla tasarladığını belirten Lale şunları kaydetti: “Öncelikle kullanımı çok kolay olması gerekiyordu. Hem elle çizilirken hem de bilgisayarda kullanılırken kolay olmalıydı. Onun haricinde marka olabilmesi için bazı kriterlerde gerekirdi. Dolar ve Euro’nun simgeleri bilinen simgeler. En az onlar kadar bilinir olmalıydı. Tasarımı 3 kişi yaptık ve 1,5-2 ay kadar sürdü. Yarışmanın ödülü olan 25 bin lirayı kendim haricinde tasarımı yapan iki kişiye vereceğim. O iki kişi Türesin Lale ve Tahsin Lale. İkisi de ağabeyim. İlk iki çocuğun ismi konulurken bir tesadüf olmuş ama annemle babam son üçünü düşünerek koymuşlar. TL’nin simgesini bizim yapmamız belki de yıllar önce
yazılan bir kaderdi.”


CHP: Başbakan adına sikke basmış oldular


CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Türk Lirası’nın simgesini eleştirerek şu ifadeleri kullandı: “Merkez Bankası bağımsızlığının ulaştığı son nokta Tayyip Erdoğan’ın adının baş harflerini paramızın simgesi yapmak oldu. Böylece padişah olma özlemini her fırsatta sergileyen Başbakana, adına sikke basarak en güzel hediyeyi verdi. Artık paramızın değerinden sonra Başbakan’ın simgesi de sıcak paracılara emanet edilmiş oldu.”


Bahçeli: Ucube


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Lirası’nın yeni sembolüne “ucube” diyerek tepki gösterirken, “Kolay yazma açısından sınıfta kalan ve estetik olmaktan uzağa düşen bu sembolün, kime ve neye hizmet ettiği açıklanmalı” değerlendirmesini yaptı.

En Gerideki Adam

 O sabah acelem yoktu. Tramvaydan indim, yavaş adımlarla etrafı izleyerek yürümeye başladım. Bu esnada gözüme önümde yürüyen ve benimle birlikte tramvaydan inen üç kişi takıldı.


 En öndeki sanki arkasından biri kovalıyormuş gibi hızlı adımlarla yürüyordu. Arkasından gideni bir hayli geride bırakmıştı. Kendi kendime: “Bu adam hayatta mutlaka başarılı olur.” diye düşündüm. Onun arkasından giden, sakin adımlarla ilerliyordu.


“Belki bu adam da hayatta bir şeyler başarabilir.” diye mırıldandım.


 En arkadan giden ise sanki nereye gideceğini bilmiyormuş gibi sallana sallana ve etrafı seyrederek yürüyordu. Onun içinse: “İşte!” dedim, “Hayatta hiçbir işe yaramayacak bir serseri!”


 Derken aklıma bir şey geldi. Ben bu adamların her üçünün de gerisindeydim!


 Kıssadan Hisse: Evet, başkalarının hâli ile uğraşan kendi hâlini göremez. Başkalarının kusurunu araştırmak, insanı kendi kusurlarını görmekten alıkoyan çok çirkin bir hastalıktır.

Çocuk Gözüyle Bakabilmek

 Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapisanede mahkumdu küçük kızın.

 Fırsat bulduğu her haftasonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapisaneye giderdi.

 Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapisane kurallarına göre özgürlügü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.


 Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...


 Çok üzülmüştü küçük kız...
 Babasına söyledi bunu,o da "üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.


 Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu: "Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?


 Küçük kız babasına eğilerek,sessizce:" Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!.."